- Aa +

COVID-19’un Düşündürdükleri


14 Aralık 2020

COVID-19 pandemisinin, yazın sona ermesi ile yeniden tırmanışa geçtiği ve bir çok ülkede yeniden sıkı önlemlerin alındığı bu günlerde garip duygular içindeyim.  Bazen kaygı, bazen öfke, bazen de hayret içindeyim – özellikle de üç konuda...

Bunlardan ilki, dünya devletlerinin içinde bulunduğu durum. Tıp eğitimi alan herkes, özellikle enfeksiyon hastalıkları, toplum sağlığı ve salgın bilimiyle uğraşanlar için pandemi riski her zaman bilinen üzerinde konuşulan ve çalışılan bir konu. Risk bilindiği halde, devletlerin bu denli hazırlıksız yakalanmış olması çok şaşırtıcı.  Yine aynı devletlerin, salgın ile ilgili veriler ortaya çıktıktan sonra bile  kısır politik ve ekonomik tartışmalardan uzaklaşıp, bilimin önderliğinde akılcı halk sağlığı politikaları oluşturamamaları ise, hayretimi arttırıyor.    

İkincisi ise, dünya devletlerinin global bir sağlık krizi durumunda uluslararası bir işbirliği ve eşgüdüm içerisinde bir çözüm için birlikte hareket edememesi, hatta pek çok politikacının başka ülkeleri suçlama yoluna gitmesi. Aynen iklim krizinde olduğu gibi. Aslında bazı dünya liderlerinin iklim krizi konusunda binlerce bilim adamının imzaları ile yayınlanan tüm uyarıları dikkate almadığı düşünüldüğünde, bu o kadar da hayret edilecek bir durum olmayabilir.  Ama ben yine de hayret ediyorum.

Pandemi ve benzeri sağlık krizlerinde küresel işbirliği için kurulan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ),  bugün diğer pek çok uluslararası kurum gibi, varlığını sürdürmesi için gerekli desteği sağlayan devletlerin oyuncağı durumunda görünüyor, en azından beklenen öncü rolü üstlenemiyor.  Tıpkı devletler gibi, politik kaygılarla hareket ediyor.

Toplumun durumu da beni hayrete düşüren bir başka nokta. Sanırım toplumun tutumunun bir nedeni, yukarda da değindiğim DSÖ ve devletlerin birbirinden farklı bildirimlerde bulunmaları.  Karşılarına güvenilir olmayan ya da verdikleri karışık mesajlar nedeniyle güvenirliğinden şüphe ettikleri otoriteler çıktığında, bireylerin de kafası karışıyor. Sonunda akıllarına yatan bir “hikaye”ye inanmak ihtiyacı duyuyorlar – bu da, bilimden uzak anlatımlara, komplo teorilerine yol açıyor ve bilimsellikten uzaklaşılıyor. 

Aslında ister pandemi olsun, ister bir sağlık krizi, önemli olan bir şeye inanmak değil, bilmek.  Ancak bilmek ya da öğrenmek zor, uzun ve dikkatli bir araştırma gerektiriyor.  Ayrıca, COVID-19 gibi bir durumda, bilim de bu hastalığı ve tedavileri yeni öğreniyor; ortaya neredeyse her an yeni bulgular çıkıyor.  Bilim insanları doğruya ulaşmak için devamlı tartışıyor, düşünüyor, çalışıyor - doğru bilgi de zamanla değişiyor.  Bilime aşina olanlar için bu bilinen bir durum, zira bilimin doğası her şeyden şüphe duymak, emin olmamak ve devamlı araştırmak.  Gelişme böyle oluyor.  Ama insanoğlu bu durumda kendini iyi hissetmiyor, çünkü beynimizin belirsizliğe pek tahammülü yok, bir şeye inanmazsa, bir nedene bağlamazsa rahat edemiyor. Bu durumda hemen kolay bir yöntem buluyor kendine; inanmak.  İnanmak, öğrenmek gibi değil.  Uzun bir sürece ihtiyacı yok.  Okuduğunuz bir tweet ya da seyrettiğiniz bir YouTube videosu yeterli olabiliyor.  Bu yüzden bir çok kişi, aslında öğrenmesi ve bilmesi gereken olaylarda, inanmayı tercih ediyor.   COVID-19 döneminde maskenin gerekliliği konusunda bile insanlar, “ben gerekliliğine inanıyorum,” “ben inanmıyorum,” diye ayrışabiliyor.  Aslında gereken güncel bilimsel veriyi öğrenmek, önceki ne olursa olsun en günceline, en doğrusuna ulaşmaya çalışmak.

Pandeminin sona ermesi için gereken ise, ne düşündüğümüzü ya da neye inandığımızı tartışmak yerine bilimin öncülüğünde, en iyi güncel bilginin önerileri doğrultusunda çalışmak.  Çok şükür ki, bugün bilim epey yol almış durumda.   14. yüzyıldaki veba salgının nedenini, o zamanki en önemli bilim otoritelerinden olan Paris Üniversitesi’nin “20 Mart 1345’de kova burcunun 40 derecesinde, Satürn, Jüpiter ve Mars’ın bir araya gelmesi” olarak açıklamasından bugüne çok mesafe katettik, bilgi ve öğrendiklerimiz ise önemli ölçüde arttı.  Evet, daha da öğreneceğimiz çok şey var, bilim insanları güncel en iyi bilgiyi geliştirmek için devamlı çalışıyor.  Topluma düşen de, bu en iyi, güncel bilgiye ulaşmak için çaba göstermek ve kolaycılığa kaçmamak.  Devletler ve uluslararası kuruluşlara düşen de, güvenilir bilimsel bilgiyi  saklamak değil, teşvik etmek ve topluma yaymak.

Crea Dreams | Kreatif Dijital Pazarlama Çözümleri