- Aa +

AKILLI LENSLER NE KADAR AKILLI?


2 Nisan 2023

Son zamanlarda sıklıkla duymaya başladığımız “akıllı” lenslerle ilgili mümkün olduğunca tarafsız bir yorum ile toplumu aydınlatmak gerektiğini düşünüyorum.

Ömrün uzadığı, artık daha uzun yıllar sağlıklı yaşamak istediğimiz, hatta neredeyse tıbbın sonsuz gençlik ve ölümsüzlük iksirini keşfetmesini beklediğimiz bir çağdayız.  Bu çerçevede, cildimizden kas yapımıza, enerjimizin azalmasından dış görünüşümüzdeki değişikliklere değin yaşlanmanın tüm belirtileri ve etkileri fena halde canımızı sıkıyor. Bu etkilerin en belirginlerinden biri de 40 yaşlarından sonra gördüğümüz yaşa bağlı yakın görme sorunu (presbiyopi).  Yirmi yıl öncesinin aksine, kimse “okuma gözlüğü” kullanmak istemiyor, çünkü insanlar bu gözlükleri kullanmayı zor buluyor, ya da gözlüğün kendilerini yaşlı gösterdiğini düşünüyor; çareyi, “akıllı” lenslerde arıyor.

Presbiyopinin nedeni, gözümüzün içindeki iris tabakasının arkasında bulunan ve etrafındaki çepeçevre kas nedeniyle kalınlaşıp incelerek hareket eden, her baktığımız yeri, en iyi otomatik odaklama yapabilen bir kameradan bile daha iyi odaklanabilen göz merceğimizin artık sertleşmesi. Mercek sertleşince, uyum adı verilen bu odaklanmayı artık yapamıyor.

Tıp teknolojisi, henüz hareket edip uyum yapabilen yapay mercek üretemedi. Yeni nesil telefon kameralarında buna benzer özellikler taşıyan mercekler kullanılabiliyor; ancak gözlük camı, göze takılan kontakt lens ve ameliyatla göz içine yerleştirilen merceklerde bu hareketli uyum özelliği yok.

Başka bir deyişle, hareket yeteneğini yitiren merceğin işlevini hareketsiz lensler ile karşılamaya çalışıyoruz. Bunlar arasında en basit ve en eski yöntem gözlükler. Yakın – ya da okuma -  gözlükleri genellikle 35 - 40 cm. civarı bir mesafeyi net görebilmemizi sağlıyor. Beş metreden daha uzak mesafeyi net görebilmek için ise uzak gözlüklerine ihtiyacımız var.

Oysa günümüzün hızlı temposu içinde birden fazla gözlük kullanmak kolay değil.  Örneğin araba kullanırken hem uzaktaki tabelayı hem de navigasyon cihazındaki haritayı, bu iki iş arasında duraklayıp gözlük değiştirmeden okuyabilmek istiyoruz. Profesyonel mesajlardan menülere bakmaya dek pek çok günlük işimizde ihtiyaç duyduğumuz akıllı telefonlar sayesinde artık yakını iyi görmeye çok daha fazla ihtiyacımız var. Belki söylemeye gerek yok ama bu mantık kontakt lensler ve göz içi lensleri için de geçerli.

İşte, göz hekimleri ve tıp endüstrisi de tam bu ihtiyaca cevap vermeye uğraşıyor. Öncelikle gözlük camlarında, ayrıca kontakt lensler ve ameliyatla göz içine takılan merceklerde de multifokal (çok odaklı) lensler kullanılmasının nedeni de bu.

Birçoğumuz multifokal gözlük camlarından bahsedildiğini duyduk. Bazı hastalarımız bu gözlükleri – ya da multifokal kontakt lensler ve katarakt ameliyatı sonrası göz içine takılan çok odaklı lensleri - kolaylıkla kullanırken bazıları hiç rahat edemiyor.

Ameliyatla göz içine konulan mercekler, muhtemelen hastalara daha şirin gözüksünler diye, “akıllı” lensler olarak adlandırılıyor. Akıllı kavramı, ülkemizde daha çok yapay zeka (Artificial Intelligence ya da AI) içeren ürünler için kullanıyor. Genellikle bazı yazılımlarla geniş veri tabanlarından değerlendirmeler yaparak kendilerini geliştirebilen ürünler bunlar. Lenslerde ise böyle bir durum söz konusu değil; sadece tek odaklı lenslere göre daha karmaşık bir optik yapıları var. Yani neye dayanarak “akıllı” adını hak ettiklerini söylemek zor.

Özellikle dikkat edilmesi gereken bir konu, çok odaklı gözlük camları ve kontakt lenslerde sorun yaşanırsa onları değiştirmenin kolay olmasına rağmen, ameliyatla göz içine konulan lensleri çıkarmak için ikinci bir ameliyat gerekmesi.  Bu nedenle akıllı göz içi lensi kullanmaya karar vermeden önce, ortaya çıkabilecek sorunları dikkatle değerlendirmek gerekiyor.

Peki, bu lenslerin kullanımında karşılaşılabilecek sorunlar nedir?

Bunu anlatmaya, küçük bir bilgilendirmeyle başlayalım: Görmenin en önemli fonksiyonu harekettir. Beynimiz, gözlerimizden gelen verileri kullanarak sabah uyandığımızdan gece yatana kadar tüm hareketlerimizi planlar. Örneğin, masanın üzerinde duran bir bardağa baktığımızda beynimiz bardağın bize göre olan pozisyonunu hesaplar; kolumuza ve elimize hareket emri yollayarak kontrollü bir şekilde bardağı tutmamızı sağlar. Gözlerimizden gelen veriler ayrıca dengemizi sağlamak ve duruşumuzu/postürümüzü düzenlemek için de kullanılır.  

Bir göz hekimine gittiğinizde, muayene sırasında çoğunlukla karşınıza çıkan “harf okuma” görme keskinliğinin saptanmasını sağlar ama hareketimizin planlanması, denge gibi çok önemli bazı görme fonksiyonlarını ölçmez. Harf okutarak yapılan bu değerlendirme katarakt gibi göz hastalıklarında hastada oluşan görme kaybını ve tedavinin etkinliğini değerlendirmede yeterlidir. Ancak gözün tek odaklı olan merceğini kompleks optik yapısı olan çok odaklı bir mercek ile değiştirdiğimizde hareket, denge, postür gibi durumlarda ortaya çıkabilecek sorunları tanımakta yetersiz kalır.

Bugün için, hangi hastaların bu çok odaklı göz içi mercekleri sorunsuz kullanabileceğini ameliyat öncesi kesin bir şekilde ayırt etmek mümkün değildir.  Bazı hastaların beyin/sinir sistemleri bu komplike optik yapılar ile gelen değişmiş görsel verilere adapte olamamakta, yani “nöral adaptasyon” sağlayamamaktadır.

Öncelikle, Meniere sendromu gibi baş dönmesi yapabilen durumları yaşamış ancak bu sorunları geride bırakmış hastalarda, multifokal göz içi lensi kullanımı baş dönmelerini yeniden tetikleyebilir. Özellikle baş dönmesi ve denge sorunu olanlarda, çok odaklı lensleri kullanırken dikkatli olunmalıdır.

Ameliyatla gözlerine multifokal lens takılan bazı hastaları rahatsız eden bir diğer konu da gözlerdeki kamaşmadır. Bunun nedeni, göz içi multifokal lenslerden ilk kullanılan refraktif ve difraktif multifokal lenslerde bulunan, değişik mesafelerden gelen ışığı kırabilmek için kullanılan komplike halkalı/basamaklı optik yapıdır. Bu yapı, günlük yaşamdaki değişken ışık koşullarında ışıkta saçılma ve etrafında halkalar (halo) görülmesine neden olabilir.

Ayrıca, bu lensler göz içine giren ışık enerjisini azaltarak, görmede zorlanmalara sebep olabilir. Bu durum, ileri yaşlarda sarı nokta hastası (makula dejeneresansı) olanlarda daha da önemli sorunlara yol açabilir. Özellikle görme rehabilitasyonu uygulamayı güçleştirir, hatta bazen yapılmasını engeller.

Az gören hastalarda çok önemli olan ortam ışığı, multifokal lens kullanan hastalarda yetersiz kalabilir, ancak ışık arttırıldığında da kamaşma olabilir.

Refraktif ve difraktif lensler ile oluşan sorunları azaltabilmek için lens firmaları, genişletilmiş odak derinliği (Extended depth of focus ya da EDOF) olan lensleri piyasaya sürmüşlerdir.  Bu lenslerle odak genişliği uzatılmış ve daha geniş bir mesafede kabul edilebilir bulanıklıkta (acceptable blur) bir görme oluşturulmaya çalışılmıştır. Örneğin 3 metre ileride bir yazıyı bulanık görmekle beraber, okuyabilirsiniz. 

Ancak, bu lenslerin de hareket ve denge üzerine etkilerini belirten çalışmalar henüz yoktur. Ayrıca hastalarda ileri yaşlarda herhangi bir hastalık nedeniyle görme rehabilitasyonu uygulamakta zorluklar olabilir.

“Akıllı” denilen bu lensleri kullanmadan önce tüm bu özellikler dikkate alınmalı ve ameliyattan sonra ya da daha uzun vadede ortaya çıkabilecek riskler hastalar ile paylaşılmalıdır.

Crea Dreams | Kreatif Dijital Pazarlama Çözümleri