- Aa +

SARI NOKTA HASTALIĞI BİLGİLENDİRME


22 Nisan 2016

Makula dejenerasyonu, ya da halk arasındaki adıyla Sarı Nokta Hastalığı, gözümüzün içini döşeyen sinir liflerinden oluşan retina tabakasının merkezi olan makula (sarı nokta) bölgesinin ilerleyici hasarıdır. Sarı nokta, gözümüzün tam baktığı yerdeki ince detayları görmemizi sağlayan bölgedir. Sarı Nokta Hastalığı oluştuğu zaman, görme alanımızın tam orta bölgesinde bir bulanıklaşma ya da kararma fark edilir.  Bu da, okuma, araba kullanma, yüzleri tanıma gibi konularda zorluk oluşturur.  Okumaya çalıştığımız yazılarda bulanıklaşabilir; tam baktığımız yerde bir gölge oluşur ya da okumak istediğimiz satırlar kırık kırık görülebilir.  Genellikle çevre görme dediğimiz tarz bir görüş korunur ve bu da tam bir körlük (bazen ışığın bile algılanamadığı durumlardır)  oluşmasını engeller.  Fakat ne yazık ki, bu merkezi görüş kaybı bizi günlük yaşamımızdaki birçok aktiviteyi yapmaktan alıkoyar; günlük yaşamımızı diğerlerine bağımlı olmadan yaşamayı zorlaştırır.

Makula dejeresansının iki tipi vardır: Yaş tip ve de kuru tip.

Kuru tip makula dejenerasyonu, hastaların yaklaşık % 90’ında görülür ve makula bölgesinde bir atrofiye ( doku hasarına) neden olur.  Bu doku hasarı ise önemli bir görme kaybına yol açar. Bu probleme bağlı oluşmuş görme kaybını geri getirecek bir tedavi yöntemi (cerrahi ve lazer dahil) ne yazık ki yoktur.

Yaş tip ise, hastaların yaklaşık % 10’unda görülmesine karşı oluşan görme kayıplarının % 90’ından sorumludur.  Bu tip hastalarda, makulanın altında oluşan anormal yeni damarlardan (neovaskülarizasyon)  oluşan kanamalar ve de bunun sonucunda gelişen skar dokusu görme kaybına neden olur.  Yaş tip makula dejenerasyonunda, göz içine yapılan anti-VEGF enjeksiyonları ile oluşan hasar sınırlanabilir.  Bazı hastalarda bu enjeksiyonları sıklıkla tekrarlamak gerekir.

RİSK FAKTÖRLERİ

Birinci derecede risk faktörleri:

- Yaşlanma: 66 – 74 yaş grubundaki insanların yaklaşık olarak % 10’unda makula dejenerasyonu belirtileri bulunur. 40 yaş üzerinde görülme sıklığı %1.47 iken, 75 – 85 yaş grubundaki hastalar için oran % 30’a yükselir. (Referans yayın:  Friedman ve ark. Arch Ophthalmol. 2004, 122:564-572)

- Sigara: Makula dejenerasyonu ile ilgili çalışmaların hemen hemen hepsi, sigaranın da önemli bir risk faktörü olduğunun altını çizer. Sigara içenlerde hastalık oranının içmeyenlere göre 2 – 3 kez daha yüksek olduğu belirtilir. ( Referans yayın: J.Thornton ve ark.  Eye 2005; 19: 935 – 44 )

Sigarayı bırakma ile makula dejenerasyonu oluşma olasılığının azaldığını belirten çalışmalar da mevcuttur.  Sigarayı bıraktıktan 1 yıl sonra hastalık oluşma olasılığının % 6,7 oranında azaldığı bildirilmiştir.  5 yıl daha geçtikten sonra bu olasılık ek olarak  % 5 oranında daha azalmakta, bir sonraki 5 yıl daha geçtiğinde ise ilave bir % 4,2 oranında daha da düşer. (Referans yayın: Neuner ve ark. Ann Epidem. , 2007 Mayıs)

Ayrıca sigara içenler için bir sorun daha vardır. ABD de yapılan Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) çalışmasında Beta Karoten’in makula dejeresansının ilerlemesini yavaşlattığı bildirilmiştir.  Beta Karoten sarı nokta hastalığı olanların kullandığı bazı vitamin karışımlarının içinde yer alır.  Sigara içenlerde bu vitamin alındığı takdirde ise akciğer kanseri riski artar.

- Aile öyküsü: Eğer ailenizde makula dejenerasyonu olan bir yakınınız varsa, sizde olması olasılığının 2,5 kat daha fazladır. (Referans yayın: Am J Ophthalmol , 1997 ; 123: 199 – 206 )  Birinci derece akrabalarında ileri evre makula dejenerasyonu olanların daha erken yaşlarda hastalanması riski de yüksektir. (Referans yayın: Arch. Ophthalmol . 1998; 116: 1646 – 51)

- Makular Dejenerasyon geni: Bazı araştırmalara göre, Complement Factor H ( CFH) geni, makula dejenerasyonu olma riski ile güçlü ilişki gösterir.  CFH geninin herhangi bir varyantını taşıyan bireylerin daha yüksek olasılıkla hastalandıkları öne sürülür. Bu gen, ABD’deki yaklaşık 15 milyon olgunun yarısında etkindir.  Bu genin varlığında hastalığa yakalanma olasılığı 2,5 – 5,5 kat artar. ( Science, 2005 Nisan 15; 308 (5720): 419 – 21 )

Olası Risk Faktörleri

- Güneş ışığına ve mavi ışığa maruz kalmak:   İnsan retinası, gözün diğer tabakaları olan kornea ve lens tarafından güneşin zarar verici ışınları olan ultraviyole ışınlarından korunur.  Her ne kadar pek çok çalışma güneş ışınlarına maruz kalmanın sarı nokta hastalığı riskini arttırabileceğini belirtmişse de, bu konuda bir fikir birliği yoktur.

2004 yılında yayınlanan bir çalışmada, ergenlik çağlarında ya da 30’lu yaşlarında yazın günde 5 saatten fazla güneş altında kalanlarda makulalarında dejenerasyona yol açabilecek değişikliklerin olma olasılığının 2 kat daha fazla olduğu belirtildi.  Ancak, yaz güneşine maruz kalınan sürenin yarısında şapka takılması, ya da güneş gözlüğü kullanılmasının bu olasılığı önemli ölçüde azalttığı öne sürüldü. (Arch Opthalmol. 2004 Mayıs; 122 (5) ; 750 – 7 ) Mavi ışığa maruz kalmanın da sarı nokta hastalığı riskini arttırdığı belirtilmektedir.

Bugünkü verilere bakılarak mavi ışığı filtre edici bir takım tedbirler almanın yararlı olacağı düşünülür.  Bu durumda iki yol izlemek mümkündür.  İlk yol yeşil yapraklı sebzelerin tüketimini arttırmak ve/veya lutein ve zeaxanthin pigment takviyeleri almaktır. Sarı noktada bulunan bu pigmentler ışık retinaya vurduğunda içindeki mavi ışığı filtre ederler ve böylece de bir hasarın oluşmasını engellemiş olurlar.  İkinci yol ise, mavi ışığı filtre eden güneş gözlükleri takmaktır. Bunlar özellikle bu konuda uzmanlaşmış bir takım merkezlerden temin edilebilir.

- Kalp – damar risk faktörleri – yüksek kan basıncı (hipertansiyon): Son yıllardaki bilimsel yayınlara göre, kan basıncı normal olan kişilere göre, kontrol altında yüksek tansiyonu (160 / 95’in altında)  olan hastaların 2 kat,  kontrol altında olmayan yüksek tansiyonu (160 / 95’in üstünde) olan hastaların ise 3 kat daha fazla sarı nokta hastalığına yakalanma olasılığı vardır.  (Ophthalmology,2003 110: 636 – 643)

Ayrıca yürüyüş, koşu ve bisiklete binme gibi fiziksel aktivelerin yapılmasının da makula dejenerasyonu olma olasılığını % 25 azalttığı öne sürülür.

Vücut kitle endeksi (BMI = Body Mass Index)  30 ve üzerinde olan obez hastalarda da sarı nokta hastalığı olasılığı yaklaşık 2,5 kat artar.

- Yemeklerle alınan yağlar ve sarı nokta hastalığı riski: Yüksek yağ içeren diyetler, kadınlarda da, erkeklerde de makula dejenerasyonu olasılığını arttırır. Bu sadece doymuş ve doymamış yağlar için değil, son zamanlarda bahsedilen trans yağlar için de geçerlidir.

Trans yağlar, yağ üreticileri tarafından hidrojenizasyon denilen bir işlem ile içine hidrojen katılan bitkisel yağlardır. Bu sayede raf ömürleri artar.

Kalp hastalıkları riskini azalttıkları ileri sürülen çoklu doymamış yağların (poli-unsatüre; iyi yağlar) sarı nokta hastalığı riskini azaltıcı bir etkileri yoktur. Sadece Omega 3 yağ asitleri alımını arttırırken, Omega 6 yağ asitleri alınımının azaltıldığı durumlarda sarı nokta hastalığı oluşması riskinin düşürülmesi söz konusu olabilir.

Kötü beslenme kaynakları olarak, kırmızı et (sığır ve de koyun) tüketimi haftada 1 kereden fazla olanlarda makula dejenerasyonu riski, ayda 3 kezden az tüketenlere göre % 35 daha fazla olarak değerlendirilir. Günde bir porsiyondan fazla yüksek yağlı süt ürünleri (tam yağlı krema, tam yağlı süt, dondurma, peynir, tereyağı) tüketiminin, makula dejenerasyonunun ilerleme riskini 1,91 kez, günde bir porsiyondan fazla et yemeğinin (hamburger, sosis, işlenmiş et, jambon, etli sandviç türleri, ana yemek olarak tüketilen et yemekleri) hastalığın ilerleme riskini 2,09 kez arttırdığı öne sürülür. Ayrıca, günde porsiyondan fazla işlenmiş pasta v.b.’nin (paketlenmiş olarak satılan kek, kurabiye, tart, patates cipsi)  hastalığın ilerleme riskini 2,42 kez arttırdığı ileri sürülür.

İyi beslenme kaynakları olarak, haftada 4 kereden daha fazla balık yiyenlerin, ayda 3 kereden az yiyenlere göre daha düşük olasılıkla sarı nokta hastalığına yakalandıkları bildirilir. Bu özellikle ton balığı için geçerlidir. Ancak, FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) çalışmalarına göre, balıkta bulunabilecek ağır metaller, özellikle civa oranına dikkat edilmeli, şüphe varsa bir hekime başvurulmalıdır.

Ayrıca, ceviz ve fındık tüketimi de hastalık riskini azaltır; günde 1 porsiyon tüketilmeleri, riski % 40 kadar azaltabilir.

Referanslar: Smith W ve ark. Arch. Ophthalmol. 2000 ; 118: 401-4  ,  Seddon JM ve ark.  Arch. Ophthalmol. 2001; 119: 1191 – 9, Eunyoung Cho ve ark. Am J Clin Nutr 2001; 73: 209 – 18, Seddon ve ark. Arch. Ophthalmol. 2003; 121: 1728 – 37

 

Sarı Nokta Hastalığı riski katarakt ameliyatından sonra artar mı?

Bu konuda birçok geniş çaplı çalışmalar yapılmış olmasına karşın, bugün için varılmış bir fikir birliği yoktur. 2003 yılında yayınlanan üç büyük çalışmanın sonuçları birlikte değerlendirildiğinde, katarakt ameliyatı sonrası makula dejenerasyonu riskinin 1,7 kat artabileceği sonucuna varılmıştır. (Am J Ophtalmol. 2003; 135: 849 – 56).

Ancak, 2015 yılında yayınlanan ve birçok çalışmanın sonuçlarının değerlendirildiği (meta-analiz) bir çalışmada katarakt operasyonlarının sarı nokta hastalığının ilerlemesine neden olmadığı ve hastaların fonksiyonel görmelerinin artmasına neden olduğu bildirilmiştir. (Kessel L. ve ark. Acta Ophthalmol. 2015)

Tabii bu arada yaş ilerledikçe katarakt riski ile birlikte makula dejenerasyonu riskinin de zaten arttığı göz önünde bulundurulmalıdır.

İkinci bir hipotez ise,  mavi ışığın retina tabakasını etkileyerek hastalığı arttırdığıdır. Özellikle de katarakt alındıktan sonra göz içine giren ışığın miktarı da arttığından, makula dejenerasyonu riski de artabilir.  Bugün katarakt ameliyatları sırasında takılan göz içi merceklerin çoğu ultraviyole ışınlarını bloke etse de, en zararlı olanların mavi ışık dalga boyundakiler olduğu bildirilmektedir. FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) mavi ışığı bloke eden göz içi merceklerin kullanımını onaylamıştır. Ümit edilen katarakt ameliyatı sonrası takılan bu göz içi merceklerin mavi ışığı bloke ederek, bu ışığın sarı noktadaki olumsuz etkisini engellemesidir. Bu konunun aydınlığa kavuşabilmesi için daha geniş kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.

Crea Dreams | Kreatif Dijital Pazarlama Çözümleri